Masal işte! Yıllardır bu masal dilden dile kulaktan kulağa söylenir durur. İnsanlar birbirlerini korkutmak için mi yoksa gerçeği bildikleri için mi bilinmez ama korku dolu efsane kalplerde karanlıkların hüküm sürmesine insanların kapalı kutular içinde kilitli kaplar arkasında saklanmalarına yol açtı.
16 Eylül 2013 Pazartesi
canavar!
İnsan sevince gözü başka bir şey görmez olurmuş. Yıllar, günler, geceler, saatler, dakikalar, saniyeler hatta aldığın her bir nefes bile bir kişiye adanırmış. Bir şey dışında her şey önemini yitirirmiş. Hayatının merkezi şekillenir; yaşamdan alınan ders, verilen taviz, mutluluk, hüzün, göz yaşı, gelecek umutları,var oluş nedeni kim ne derse desin bir kişiye göre belirlenirmiş. Kıymet bilmeyen bencil insanların bulunduğu zavallı yaşam alanlarında birileri masum köylü birileri hep canavar kötü kalpli dev rolünde olurmuş. O zavallı masum insancıkların kalpleri önce sevgi pıtırcıklarıyla doldurulurmuş sonra da kalpleri sökülür, elleri ayakları kırılır, ruhları karanlık kuyulara atılıp üzerine geçmişin bütün acı, tatlı, heyecanlı, mutlu, mutsuz bütün anıları boca edilirmiş. Çıldır, delir , öl, geber ne olursan ol ne yaparsan yap artık fark etmezmiş. Bütün umutların, gelecek hayallerin, hayata ve yaşama dair içindeki pıtırcık tanecikleri artık yok olmuş ve artık ne olacağı çok da önemli değilmiş. Artık günler karanlıklar içinde amaçsız bir şekilde geçiyormuş. Tekrar güvenmek dışarı adım atmak yoğurdu üfleyerek yemek gibi bir şey oluyormuş.
9 Eylül 2013 Pazartesi
mutluluk mavi çocuk
Acı çekmek özgürlükse
Özgürdük ikimiz de O, yuvasız çalıkuşu Bense kafeste kanarya O, dolaşmış daldan dala Savurmuş yüreğini Ben bölmüşüm yüreğimi Başkaldıran dizelere Kavuşmak özgürlükse özgürdük ikimiz de elleri çığlık çığlık yanyana iki dünya ikimiz iki dağdan iki hırçın su gibi akıp gelmiştik buluşmuştuk bir kavşakta unutmuştuk ayrılığı yok saymıştık özlemeyi şarkımıza dalmıştık mutluluk mavi çocuk oynardı bahçemizde aramakmış oysa sevmek özlemekmiş oysa sevmek bulup bulup yitirmekmiş düşsel bir oyuncağı yalanmış hepsi yalan sevmek diye bir şey vardı sevmek diye bir şey yokmuş Acı çektim günlerce Acı çektim susarak Şu kısacık konutlukta Deprem kargaşasında Yaşadım bir kaç bin yıl Acılara tutunarak Acı çekmek özgürlükse Özgürüz ikimizde acılardan artakalan işte o bakışlarmış kuğu diye gözlerimde gün batımı bulutlarmış yalanmış hepsi yalan savrulup gitmek varmış ayrı yörüngelerde... |
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Aşk yakar derlerdi. Kül olursun da sesin çıkamaz. İnanmamıştım. Acaba hiç aşık olmadığımdan mi yoksa aşka inanmadığımdan mı? Yakıyormuş gerçekten yüreğin bedenin ruhun bir hiç uğruna küle dönerken sesin bile çıkmıyor. Sadece gözlerden dökülen bi kaç damla yaş ve uzun uzun sessizlik hüküm sürüyor acımasız günlerin karanlığında. Oysa yaşamak insanın canının bu kadar acıtmamalı. Sevmek Bu kadar imkansız olmamalı. Hayat bu kadar adaletsiz olmamalı.
|
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)